- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 01 Eylül 2022, Perşembe 1:07
- 454 kez okundu
Seyahat etmek, yeni yerler görmek ve yeni kültürler tanımak en zevk aldığım aktivitelerdir. Son senelerde işlerim nedeniyle bu zevkten mahrum kalsam da, bu yıl son yılların yorgunluğunu atmaya karar vermiştim aylar öncesinde.
Ülkemizin her bölgesi farklı güzellikler ve gizemler barındırıyor ve bu gizemler keşfedilmeyi bekliyor. Dönem dönem mekan değiştirmek, seyahat etmek, şehir merkezlerinden uzaklaşmak sadece bir hobi değil; insanın beden ve ruh sağlığına pozitif katkı sağlayan, sosyal/siyasal etkileşimini sağlayan, önyargılara pozitif katkı sağlaması bakımından da oldukça önemli bir aktivitedir.
Konumuz bu olmadığı için buraya fazla girmek istemiyorum…
Bu yaşıma geldiğimde geriye dönüp baktığımda hayatımı anlamlı kılan iki şeyden bahsetmek mümkündür. Birincisi, 1980 darbecileri tarafından önce Kur’an Kursu’na ardından da İmam Hatip Lisesi’ne gönderilmemdir. Bu, geleneksel kültürün yaşandığı, mahalle baskısı ve geleneklerin insanların hayatını şekillendirdiği köyden (kırdan); anonim kültürün yaşandığı ve hiçbir otokontrolün olmadığı, buna bağlı olarak kültürel/dini erazyonun yaşandığı modern hayatla buluşmama sebep oldu.
İkincisi ise, 12 yaşıma kadar daimi olarak, 19 yaşıma kadar ise yaz aylarında sözünü ettiğim köy hayatını yaşadığım yıllardır. Bu yıllar, Anadolu’ya dair tahayyülümü, muhabbetimi, aşkımı sağlayan yıllardır. Türkiye’de kır hayatının, Anadolululuğun ne demek olduğunu sırça köşklerde, klavye başında ahkam kesmek yerine, kır/köy hayatını ve Anadoluluğu iliklerime kadar yaşamamı sağladı/sağlıyor.
Bu yönünün en çok da beni Anadolu’ya bağlamasına müptelayım. Zira köyde/kırda doğmamış, köy hayatını yaşamamış birinin köyle teması turistlik bir ziyaret ötesine geçmez. Oysa kır/köy hayatını yaşamış, orada hatıraları olan insanların Anadolu’ya bakışları nostaljik bir hatıra, turistlik bir ziyaretin çok ötesinde anlamlar taşır.
Çemişgezek’te gittiğimiz her noktada çocuklara o yerle ilgili hatıralarımı, yaşadıklarımı aktarmaya çalıştım. Çocuklarım ve eşim için karşı da duran dağ sadece güzelliğine mübtela olarak bakmak iken; benim için hatıralarımın bir film şeridi gibi canlandığı, beni çocukluğuma götüren, kaybettiklerimle buluşturan; sevinçlerimi ve üzüntülerimi hatırlatan bir sahnedir.
Köy/kır hayatını kısa da olsa yaşamış insanların koşarak memleketlerine gitmesi aslında sadece topraklarına kavuşma arzusu değil; hatıralarına ve gençliğine kavuşma, ömrün tükenmişliğine şahitlik etmek gibi çok daha derin anlamlar ifade ediyor.
Şehirde dünyaya gelmiş ve hiç köy/kır hayatı yaşamamış çocukların sanıldığının aksine büyük nimetlerden mahrum kaldıklarını düşünüyorum. Çünkü bu çocuklar sadece doğadan mahrum bir ortamda dünyaya gelmiş olmuyorlar: Doğallığın, samimiyetin, sıcaklığın, saflığın tanımını da içselleştirmekten mahrum kalıyorlar.
Evlendiğim günden beri çocuklarımı köye götürmeye çalışmamın en önemli güdüsü tek başına memleket ziyareti değildir. Muradım çocukların Anadolu’ya dair hatıralarını çoğaltmak, Anadolu ile empati yapma imkanını artırmaktır.
Tam kırk yıldır “ücra yer” olarak anılan Çemişgezek’e gider gelirim. Ailem, işim İstanbul’da olmasına rağmen; karnımın doyduğu yer olan İstanbul benim için her zaman gurbet oldu. Çemişgezek’e doğru yola çıkmak enerjimi ve coşkumu artıran bir motivasyon iken, Çemişgezek’ten ayrılmak yürek burukluğumu artıran bir etki bırakır.
Herkese Anadolu’yu ziyaret etmeye davet ediyorum. Zira inanıyorum ki Anadolu’yu görmeyen, bilmeyen Türkiye’yi tanımıyordur.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
05.03.2023 BAŞIMIZ SAĞ OLSUN…
-
31.12.2022 Hemşehri Dernekleri
-
19.07.2022 Önce Ahlak ve Maneviyat
-
05.05.2022 Ramazan Bereketi
-
02.02.2022 Kar Yağdı İstanbul’a…
-
31.12.2021 Hazreti Dolar Üzerine!..
-
28.10.2021 GENÇLERLE BULUŞMA
-
31.08.2021 İsrail Devleti’nin Kuruluşu: Mescid-i Aksa -3
-
28.07.2021 MÜLTECİ SORUNU
-
26.07.2021 İsrail’in Kısa Tarihi: Mescid-i Aksa -2
-
21.05.2021 İSRAİL’İN KISA TARİHİ: MESCİD-İ AKSAx -1