- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 05 Mayıs 2022, Perşembe 11:52
- 255 kez okundu
2020 ve 2021 yıllarında Ramazan ayını pandemi nedeniyle adeta hapis hayatı gibi geçirdik. Bırakın toplu iftar ve sahur programlarını, akrabalar bile birbirleri ile nerede ise irtibat kesmek durumunda kaldılar. Tek iletişim kanalımız sosyal medya olmaya başladı. Zoom üzerinde programlar ve görüşmeler yapıldı. Açıkçası, insanlığın yaşadığı en büyük kabuslardan biri olan bu pandemi döneminde teknoljinin böyle bir imkan sağlaması önemli bir hizmetti. Fakat, özellikle biz doğu toplumları bütün ilişkilerimizi sıcak temas; yüz yüze, hatta sıcak temas ve müsafaha üzerinden yapan ve bu temas ile kalplerin yakınlaştığına inanan bir gelenekten geliyoruz.
Hal böyle olunca, teknolojinin verdiği imkanlar üzerinden yapılan programların, gerçekleşen görüşmelerin yavan kaldığını ifade etmek gerekiyor.
Bu Ramazan, iki senenin verdiği özlemle bütün bu süreçlerin öcünü alırcasına büyük bir bereket ve güzellikle yaşandı, yaşanıyor Elhamdulillah. Bütün siyasi partiler, stk’lar insanlarla bir araya gelmek üzere çok kıymetli çalışmalarda bir yarış halinde oldular. Sanıyorum önümüzdeki iki yılda art arda yaşanacak seçim süreci de bu çalışmalarda, özellikle siyasi arenada daha bir iştiyakla insanlara ulaşılmasında önemli bir güdülenme sağladı.
Sebebi ne olursa olsun, bu bereket ayında insanların bir arada olması, aynı sofrada buluşması, aynı sırada saf tutması mübarek Ramazan ayının ruhuna uygun bir sürecin yaşanmasını sağladı. Bu Ramazan ayında belki de en negatif şey, müstakil bir başlıkla yazı yazmayı düşündüğüm fakat bir önceki yazımın başlığının da aynı olması nedeniyle vazgeçtiğim “Mülteci Sorunu” oldu. Sadece “Mülteci düşmanlığı” yapmak için kurulmuş siyasi partilerin, Ramazan ayında bile rahat durmadığını, “tebliğe” çıkarcasına ve o kadar güçlü bir iştiyakla “mülteci avına” çıktığını üzülerek izledik, izliyoruz.
Oysa Ramazan, tam da kimsesizlerin kimsesi olmak; yolda kalanın elinden tutmak, açıkta kalanın örtüsü olmak, darda kalanın imdadına koşmak için bulunmaz bir fırsattır. Lakin bu fırsatı nimete çevirmek büyük bir nimettir ve Allah bunu her kuluna nasip etmiyor; nu nasibin peşinde koşana lütfediyor. Bu nasipli insanlardan olmayı dua ediyorum…
Bu negatif görüntüye rağmen Ramazan’ın rahmeti ile hepimizi kuşattığını görüyorum. İçinde bulunmakla iftihar ettiğim iki stk kuruluşu; Medeniyet Derneği ve ASİAD (Anadolu Birleştirici İş İnsanları Derneği)’ın bu mübarek ayda önemli buluşmalar sağladığını ifade etmem gerekiyor. Her iki kurum da Ramazan’ın ruhuna uygun olarak gönül dostlarını iftar ve sahur programları ile aynı sofrada buluşturarak birbirini özleyen kalplerin vuslatına vesile oldular.
Öyle bereketli bir Ramazan yaşanıyor ki, katılma imkanı bulsaydım nerede ise bütün sahur ve iftar programlarını bu tür buluşmalarla geçirme imkanı bulabilecektim. Lakin iş ve İstanbul’un ağırlaşan şartları buna müsaade etmedi maalesef…
Bu vesile ile bizleri aynı iftar sofrasında buluşturan tüm kurum ve kuruluşlarımızın yöneticilerine şükranlarımı sunuyorum. Davetlerine mazeretlerimiz nedeniyle katılamadıklarımızdan helallik rica ediyorum. Allah yaptığımız ibadetleri kabul eylesin.
Ramazan ayının “cehennem azabından kurtuluş” deminde olduğumu şu günlerde; gelmekte olan mübarek Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramı’nın feyzinden nasipdar olmayı dua ediyor, herkesin Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramı’nı şimdiden kutluyorum.
Dualarınızda olmak duası ile…
MAKALEYE YORUM YAZIN
